İklim Kuşağı Konuşuyor’da Atlas Sarrafoğlu’nun gündeminde Pakistan’daki sel felaketi ve sonrasında yaşananlar yer alıyor.
Atlas Sarrafoğlu: Merhaba Açık Radyo dinleyicileri. Bu programda artan sıcaklıkları, felaketleri, selleri konuşacağız. İlk haberimiz Pakistan’dan. Pakistan’da aylar süren ve 50 dereceyi aşan sıcak hava dalgalarının ardından ülkede iklim değişikliği nedeniyle rekor kıran muson kaynaklı seller yaşanmaya başladı. Bugüne kadar yaşanların en serti olarak görülen bu sel, yolları yok ederek kaçmaya çalışan insanları mahsur bıraktı. Özellikle Belucistan, bu sellerden en kötü etkilenen bölgelerden. Hükümetin yaptığı ikazlarda çarşamba - cuma günleri arasında yoğunlaşması beklenen yağışlar için, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres de, Pakistan’ın "kortizonlu bir muson" ile karşı karşıya olduğu konusunda uyardı.
İki aydan fazla süren şiddetli yağışlar sonrasında, milyonlarca dönüm ekin tamamen yok oldu, zaten ekonomik krizde olan ve çılgın bir enflasyonla uğraşan halk, şimdi de açlıktan ölme tehlikesi ile karşı karşıya. Yoksul halk için domates veya ekmek alabilmek günlük kazançlarının tamamına denk geliyor. Pakistan'ın tekstil endüstrisi kelimenin tam anlamıyla dünyanın geri kalanını giydiriyor olsa da, sera gazı emisyonunun yüzde 1'inden daha azını üretmesine rağmen halk bunun bedelini ölümlerle ödüyor. Pakistan, iklim değişikliğinden en çok etkilenen beşinci ülke konumunda.
Pakistan’da yaşanan sellerin sebep olduğu felakete -geçtiğimiz salı günü açıklanan- sayılarla bakalım:
- 1.350 kişi öldü, bunların 350’sinden fazlası çocuk.
- 50 milyon kişi yerinden edildi.
- 900 bin besi hayvanı öldü.
- 1 milyon ev sular altında kaldı.
- 40'tan fazla baraj yıkıldı.
- 220'den fazla köprü çöktü.
- Ekinlerin yüzde 90’ı hasar gördü.
- Ekonomi 10 milyar dolar zarar aldı.
- Ülkenin ⅓’ü sular altında kaldı.
Şu anda 1.2 derecelik bir ısıtmada bunu yaşadığımızı tekrar hatırlarsak, o zaman küresel medya neden çocukların gelecek haklarını tartışmıyor? 1.5 dereceye ulaştığımızda, ki bu çok yakın, hayatları bu felaketlerden nasıl koruyabileceğiz? Ben 50 milyar dolar ile son çeyrek dönem kazancını açıklayan büyük fosil yakıt şirketlerinin suçu olarak görüyorum bu yaşananları. Peki bu sellerin neden ilk etapta meydana geldiğini hiç merak ettiniz mi?
“İklim değişikliği, zenginler ve seçkinler tarafından dayatılan kapitalist, sömürgeci ve emperyalist bir sistemin sonucudur”
Sözde liderler, büyük şirketler, milyarderler ve zengin ülkeler tarafından göz göre göre ölüme mahkum edilyoruz. Pakistan'da yaşanan seller doğal bir afet değil, tamamen insan yapımı. Düşünebiliyor musunuz? İnsanları ve diğer canlıları öldürüyoruz. Evet kimileri aksiyonlarıyla kimileri de aksiyonsuzlukla yapıyor bunu. Bir türün diğer tüm türlerin ölümünden, hatta yok oluşundan sorumlu olabileceğine daha önce hiç tanık olunmamıştı herhalde. Tarih biz insanları nasıl hatırlayacak, çok merak ediyorum.
Pakistan, Uganda veya Sierra Leone’de yaşanan ağır iklim felaketleri durumunda örneğin, iklim değişikliğinin sömürgeci köklerini de göz ardı edemeyiz. İklim değişikliği, zenginler ve seçkinler tarafından dayatılan kapitalist, sömürgeci ve emperyalist bir sistemin sonucudur. En zengin ülkeler, örneğin Almanya, yükü küresel güneye kaydırarak sadece çevrelerini daha güvenli ve enerjilerini daha yeşil etiketleyebilecek yasalara sahiptir. 2018 yılında Almanya taş kömürünü yasaklamasına rağmen Almanya'ya taş kömürü ithal etme yasağı yok. Şu anda Almanya'nın taş kömürü arzının çoğunu üreten Kolombiya, insan hakları ihlali ve ekstraktivizm sebepli ölümler nedeniyle buna “kanlı kömür” diyor.
2014 yılında Norveçli şirketler, karbon denkleştirmeleri için kullanılan arazileri yiyip bitirmesi, Uganda, Mozambik ve Tanzanya gibi ülkelerde halkların bu bölgelerden zorunlu tahliyelerine ve gıda kıtlığına neden oldu. Gördüğünüz gibi, ön cephede yaşayan topluluklar bu süreçte payları neredeyse hiç olmayan bir krizin yükünü taşıyorlar. Dünyanın en yoğun nüfusa sahip beşinci ülkesi olan Pakistan'daki sel felaketinin boyutunu anlamak gerçekten çok zor. Pakistan'da muson yağmurları döneminde her yıl sel felaketi yaşansa da, bir bölge yetkilisi bu yıl yağan yağmurların şimdiye kadarkilerden daha fazla olduğunu belirtti ve "İncil'deki boyutlarda sel" olarak nitelendirdi. Pakistan Başbakanı Shehbaz Sharif, iklim krizi kaynaklı selden Pakistan'ın sorumlu olmadığını söyledi.
Pakistan’ın iklim değişikliği bakanı, selleri büyük bir "iklim felaketi" olarak nitelendirdi ve Güney Asya ulusunun batıdaki fosil yakıt kullanımı için "bedel ödediğini" söyledi. AFP'ye konuşan Bakan Sherry Rehman, "hayal edilemez boyutta bir kriz" olarak nitelediği seller için, "Büyük bir okyanus sanki, suyu boşaltacak kuru alan yok" ifadesini kullandı. “Pakistan tarihinin en zorlu felaketi ve şimdiye dek böyle bir sel yaşanmadı… Şimdi korkmadan söylüyorum, hayatımda böyle bir yıkım görmedim” diyen Sharif, “Uluslararası toplulukların artık bize yardım etmesini ve yanımızda durmasını talep ediyoruz” dedi. Sellerin 10 milyar dolara yakın zarara yol açtığını ve bağışlanan tüm yardım fonlarında şeffaflık olacağını da sözlerine ekledi.
Ben de soruyorum, bunu sormaya gerek var mı ki?
Zaten şeffaflık olması gerekmiyor mu?
Pakistan’da yaşanan iklim felaketi can ve mal kaybına sebep olduğu kadar kültür kaybına da sebep oluyor
Pakistan’da en çok etkilenen bölgelerden gelen haberlere bakalım. Larkana şehri yakınlarında binlerce toprak ev sular altında kaldı. Bölgeden bildiren muhabirler, köylerde çaresizce yiyecek arayan insanlardan, birçok çocuğun su kaynaklı hastalıklara yakalandığından söz ediyor. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), Pakistan'da sellerden etkilenen en az 650 bin hamile kadının kritik durumda olduğunu ve anne sağlığı hizmetlerine acil ihtiyaç duyduğunu açıkladı. Aynı zamanda kadınlar için ped ihtiyacına da vurgu yapılıyor. Sukkur şehrinin eteğindeki ana caddelerden birine yüzlerce insanın yerleştiği, birçoğunun kentte yardıma ulaşmanın daha kolay olduğu düşüncesiyle uzak köylerden yürüyerek geldikleri belirtiliyor. Bazı bölgelerde sellerden dolayı sivrisinek sayısında patlama yaşandığı bilgisi gelirken, yılan sokması ile yaşanan sağlık sorunları haberleri de alınıyor. Ayrıca her iklim felaketinin sonucu olarak, can ve mal kaybı haricinde önemli konulardan biri de kültür kaybı. İklim tazminatları kapsamında sadece para değil, kültür kayıplarına karşı da tedbirler gerekiyor. Pakistan örneği üzerinden bakalım;
Hükümet ve sivil toplum kuruluşları her yıl gittikçe artan muson yağmurları sebebiyle milyonlarca kişiye yardım ulaştırmak için mücadele ederken, sellerden etkilenen Sindh eyaletinin çeşitli bölgelerindeki tarihî eserler de acil bakıma ihtiyaç duyuyor. Eyaletteki çok sayıda kale, türbe ve çeşitli tarihî kalıntılar yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Larkana bölgesinde bulunan 5 bin yıllık antik kent Mohenjo Daro sit alanı sel sularından etkilendi. Kazi Ahmed ve Devletpur şehirlerinin yakınındaki Budist anıtı "Thul Mir Rukan", Thatta’da UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan "Makli Anıtları" da zarar gören eserler arasında. Pakistanlı yetkililer, sel felaketinde iklim değişikliğinin etkisinden söz ediyor. Ancak belediyelerin planlama eksikliği ve inşaatların sel alanlarında yapılmasının da kayıpları artırdığı belirtiliyor. Size New York’ta yaşayan, Fossil Free University ve Polluters Out'un kurucu ortağı 23 yaşındaki Pakistanlı iklim aktivisti Ayisha Siddika’nın mesajını iletmek istiyorum:
Pakistan'da şu anda meydana gelen sel, iklim değişikliğinin ve hükümetin yetersizliğinin doğrudan bir sonucudur. Pakistan'da bu yıl yaz, 50 santigrat dereceyi aşan çılgın sıcak dalgalarıyla başladı, sıcak hava dalgalarının sağlık sistemimizi tahrip ettiği, çocukların ve yetişkinlerin beslenebilmek için okuldan ve işten ayrılmak zorunda kalmalarına ve sonuçta ülkenin bir iklim acil durumu ilan etmesine neden oldu. Seller ülkemizi tamamen sildi. Binlerce kişiyi ölüme terk ettiler. Yüzlerce çocuk öldü ve milyonlarca insan evsiz kaldı. Yani bu her altı kişiden biri demek. Hükümetin esnek altyapı inşa etmek için geniş fırsatları vardı. Bunun yerine iklime dayanıklı olmayan, daha kötü altyapı üzerine inşa etmeyi tercih ettiler. Buna ek olarak, mevcut Başbakan Shahbaz Sharif ve hükümeti halk için 50 milyon doların üzerinde yardım fonu topladı, ancak şeffaflık yok ve fonların nereye gittiğini bilmiyoruz. Bu nedenle, izleyen herkese sesleniyorum; Lütfen yerel organizasyonlara bağış yapın. Pakistan'ın gelişmiş ülkelerin hükümetlerinin düşüncelerine ve dualarına ihtiyacı yok, gelişmiş ülkelerin bize borçlarını ödemelerine ihtiyacı var. Halkımız acı çekiyor, bize borçlu olduğunuz borcu ödeyin. Böylece biz de iklime dayanıklı altyapıyı oluşturabiliriz, seller geldiğinde daha az kayıp ve hasar olacak şekilde uyum sağlayabiliriz.
Ayisha geçtiğimiz hafta sonu paylaştığı tweetlerde ise şöyle demişti:
Sıcak hava dalgaları sırasında en ufak bir rahatsızlık yaşadıklarında Birleşik Krallık için gösterdiğiniz tepkiyi Pakistan için de göstermenize ihtiyacımız var. Dondurmaları eriyordu ve bu haber manşetlere taşınmıştı. Mart ayında, üstelik hiç olmadığı kadar erken bir zamanda, Pakistan sıcak hava dalgalarına ilk kez maruz kaldı. Hükümet kelimenin tam anlamıyla bir karmaşa içindeydi, protesto eden, yeniden seçim talep eden insanlar vardı, ülkenin bazı kesimlerinde olağanüstü hâl ilan edildi. Sıcak hava dalgaları on binlerce kişinin hastaneye kaldırılmasına neden oldu. Okullar kapatıldı, böylece çocuklar evden dışarı çıkamadılar. Üstüne üstlük 12-18 saatlik elektrik kesintileri oldu. Ve haziran muson yağmurlarıyla geldi, ülkenin bazı yerlerinde 3 ay boyunca yağmur durmadı. Temmuz ayında buzulların da patlamasıyla birleşince, sıcak Keşmir, Gilgit'te bir nehrin taşmasına ve büyük bir köprü ve 20 hanelik bir köyün yok olmasına neden oldu. Şimdi hükümet temsilcileri televizyonda ya özür diliyor, tartışıyor ya da zaman kaybediyor. Halk öfkeli. Ordu, kurbanların güvenliğe ulaşmasına yardım etmek için devreye girdi, muhtemelen şu anda hükümet yardımının tek işleyen yönü bu.
Tüm bu haberler ve Ayisha’nın anlattıkları gerçekten çok sinir bozucu ve kalp kırıcı. Bu olanlar önlenebilirdi, aktivistlerin yıllardır uyardığı şey bu. Bu nedenle COP 26’da “kayıp ve hasar” finansmanı ve kolaylık talep etmiştik. Ama insanlar yerine kȃrı tercih eden hükümetler, canlıların hayatlarını yok saymaya devam ediyor. Şu sıralarda özellikle de Pakistan’dan gelen haberler ve yaşanan iklim felaketi sonucunda iklim aktivistlerinin en çok konuştuğu konulardan biri de eko-kaygı. Ağaçları kavuran orman yangınları, evleri dümdüz eden kasırgalar ve canlar alan ani sel görüntüleri, iklim değişikliğinin etkisinin çok gerçek ve daha sık görülen işaretleri. Ve tabii ki bunlar biz gençlerin ruh sağlığını da etkiliyor. Bilim insanları, çocuklar ve gençlerde eko-kaygı yani "çevresel felakete karşı duyulan kronik korku"nun arttığı konusunda uzun zamandır uyarılarda bulunuyorlar. Mala Rao ve Richard Powell, British Medical Journal için kaleme aldıkları makalede iklim krizinin zihinsel sağlık üzerindeki etkilerinin derin etkileri olduğundan bahsediyorlar:
Artan eko-endişe risklerinin etkilerini göz ardı etmek, bu psikolojik etkilere karşı az ya da çok savunmasız olanlar arasındaki sağlık ve sosyal eşitsizlikleri şiddetlendiriyor. Sosyo-ekonomik etkiler iklim krizinin ele alınmasının ulusal maliyetlerine önemli ölçüde katkıda bulunacaktır.
COP27 yolunda, IPCC raporları ışığında iklim adaletsizliğinin önüne geçebilmek için en önemli yollardan biri iklim tazminatlarının sağlanması. İklim aktivistleri olarak geleceğin yaşanabilir olması için, kayıp ve zararlar konusunda hesap verebilirlik, uyum ve finansman talep ediyoruz. Ayrıca, hükümetlerin de iklim krizinden korunmak için aldığı fonlar için hesap verebilirliğe ve şeffaflığa ihtiyacımız var. 23 Eylül'deki küresel iklim grevimize bir aydan az bir süre kaldı, kayıp ve zararlar konusunda hesap verebilirlik, tazminat ve uyum talep edelim.
Kaygımızı umuda, korkumuzu cesarete çevirmek için 23 Eylül’deki grevimize hepinizin katılacağınızı umuyorum.